Bir yandan yazın son günlerine diğer yandan doğanın en güzel manzaralarını sunduğu sonbahar mevsiminin ilk günlerine gelmek üzereyiz. Paltoları giymeden önce son kez keyifli bir deniz tatili yapmak isteyenler, sonbaharın keyfini keyifli rotalarla keşfetme hayali kuranlar bu yazı tam size göre! Ilıman havanın, sakin denizin, yoğun kalabalıktan arınmış adaların tadını çıkarma zamanı. Cotswolds’dan Romantik Yola’a, Santorini’den Dubrovnik’e, Ronda’dan Kaş ve Datça’ya uzanan Eylül ayının en keyifli destinasyonları…
Cotswolds, İngiltere
Anglosakson kültürünü ve yaşam tarzını seviyorsanız Cotswolds tüm beklentilerinizi fazlasıyla karşılayacak, masal tadında bir bölge. İngiltere’nin tam ortasına denk gelen Cotswolds tam 2 bin metrekarelik bir alanda 5 ilçeden oluşuyor. Onlarca karakteristik köyü, köşkleri, Roma kalıntıları, katedralleri, bahçeleriyle bir tablonun içerisinde geziyormuşsunuz hissini veriyor.
Gloucestershire, Warwickshire, Wiltshire, Worcestershire, Oxfordshire ve Somerset ilçeleri boyunca uzanan Cotswolds bal rengindeki taş evleri, yemyeşil bahçeleri, antika dükkanları, tasarım butikleri, gurme restoranlarıyla tüm duyularınızı güzellikleriyle besliyor. Londra’dan 2 saat 15 dakikalık bir araba yolculuğuyla bu İngiliz rüyasını keşfetmeye başlayabilirsiniz.
Romantik Yol, Almanya
Almanya’nın güneyinde, Bavyera bölgesindeki 360 km’lik Romantik Yol Main Nehri’nden Alplere uzanıyor. Seyahatinizin sonunda adının hakkını verdiğine ikna olduğunuz Romantik Yol tam olarak Main Nehri’nin içinden geçtiği Würzburg’dan başlayarak güneyde Alpler’in kapısı olan Füssen’de son buluyor.
Özenle korunan Orta Çağ surlarıyla çevrili kasabaları, yemyeşil tepelere inşa edilen şatoları, şirin kiliseleri ve gösterişli katedralliyle bir hafta değil bir ay hiç sıkılmadan zaman geçirebileceğiniz Romantik Yol, Almanya’nın peri masalı. Doğanın en güzel renklerini aldığı sonbaharda yapacağınız bu rotada Würzburg, Rothenburg ob der Tauber, Dinkelsbühl, Nördlingen, Augsburg gibi kasabaları ve Neuschwanstein, Hohenschwangau şatoları ile sadece doğasıyla değil sanatı, tarihi ve kültürüyle de kendine hayran bırakacak.
Ronda, İspanya
Güney İspanya’nın Endülüs Bölgesi, İspanyolların karmaşık ruhunu yansıtan, her şeye rağmen orijinalliğini koruyan ve doğal güzelliği ile büyüleyen, bambaşka bir dünya. Dağlar arasında gizlenmiş Orta Çağ kenti görünümündeki uçurumun kenarına inşa edilen evleri ve göz kamaştırıcı tarihi köprüleri ile Ronda kesinlikle görülmeye değer! Kızgın güneşin, serin gölgelerin, tatlı rüzgarların ve çamların diyarı Ronda göz alabildiğine uzanan zeytinliklerle ve yeşilin bin bir tonuyla kaplı. Bölgeyi tanımlayan Mağribi mimarisini ve labirenti andıran sokaklarının dışında Ronda’yı diğerlerinden özel kılan ekstra özelliği ise konumu. 400 metrelik bir uçurumun kenarında inşa edilen evleri, nefes kesici manzarası ve kanyona yayılan üç köprüsü ile göz kamaştıran bu büyüleyici kasaba akıllara durgunluk veren bir mühendislik harikası niteliğinde.
Tarihi Ronda kasabasının simgesi “Puento Nuevo” köprüsü, 18. yüzyıldan kalan Casa del Rey Moro, İspanya’nın hâlâ kullanılan en eski arenası, 1785’te inşa edilen “Plaza de Toros” Ronda’nın simgeleri. Biraz doğa ve lezzet de arıyorsanız şarap tadım turlarına ve zeytinyağı gezilerine katılmalısınız.
Santorini, Yunanistan
Evet, Kiklad Adaları’nın en çok turist ağırlayan adalarından Santorini, 75 kilometrekarelik küçük bir ada olmasına rağmen limanı ve havaalanı sayesinde denizden ve havadan ulaşım kolaylığı sağlıyor. Yüksek sezonda bir hayli kalabalık olan bu masalsı volkanik ada için Eylül ayı harika bir zamanlama. Kayıp Atlantis şehrine ev sahipliği yaptığı düşünülen Santorini, gerçekten romantik ve pitoresk bir ada.
Adaya feribotla denizden yaklaşırken veya uçakla havadan iniş yaparken gördüğünüz manzaralar bu adanın neden bu kadar popüler olduğunu anlamanızı sağlıyor. Mavi kubbeli bembeyaz karakteristik binaları, sürpriz köyleri, siyah ve kırmızı renkli kumsalları, manzaralı restoranları, hafızalarınıza kazınacak gün doğumu ve gün batımı manzaraları Santorini’ye âşık olmanız için yeterli değil mi?
Cascais, Portekiz
Atlantik kıyısında kendi halinde küçük bir balıkçı kasabasıyken 1870’de Portekiz Kraliyet Ailesinin yazı geçirmek için geldiği Cascais, o gün bugündür Avrupa elitlerinin radarında. Lizbon’dan 30-40 dakikalık sürüş mesafesindeki Cascais ise “Portekiz’in St. Tropez’i. Mütevazı ruhunu kaybetmeden beş yıldızlı konfor ve hizmet arayanları mutlu eden Cascais ve çevresi, golf tutkunlarının da vazgeçemediği bölgelerden… “Ülkenin zengin sahil kasabalarından biri olan Cascais’de dolaşırken bu farkı hissedebilirsiniz. 30 km uzunluğundaki sahil şeridi, yüzlerce yıllık dükkânları, sanat dolu Museum Quarter bölgesi, taze deniz mahsulleri, sokak sanatı ile keşfettikçe daha da güzelleşen yerlerden. Cascais’in ünlü plajlarından denize girmeli; şarapları ve bağları ile büyük üne sahip bölgede Quinta do Cotto bağları dolaşılmalı; okyanus dalgalarının kayalıkları oymasıyla oluşmuş dev yarık Boca de Inferno gezilmeli.
Kaş
Önünüzde berrak deniz, yukarıda teninizi hafif hafif bronzlaştıran güneş, arkanızda ise yarımadanın yeşil sırtları; Kaş, Türkiye’nin dünyaya nam salmış yeryüzü cennetlerinden biri! İklim koşullarının iltimas geçtiği Kaş, Eylül ayında da güneşle kutsanıp, eşsiz gün batımları ile ruhumuzu okşuyor.
Büyük Çakıl, Küçük Çakıl ve Limanağzı plajlarında keyif yapıp, hafif hafif esen rüzgar eşliğinde lokal lezzetlerinin tadını çıkarabilir, trekkinge çıkıp Limanağzı, Gedife Tepesi, Likya Yolu’nu keşfedip bu bölgedeki bakir koylarda denize girebilirsiniz. Tarih ve medeniyetlerin gücünü anlatan Antik Şehir kalıntılarını gezip, yeşil ve mavinin buluştuğu Kaş’ı tanıyabilirsiniz.
Dubrovnik, Hırvatistan
Tek tek işlenmiş bir danteli andıran Dalmaçya Kıyılarının güneyinde “Adriyatik’in İncisi” unvanını tam anlamıyla hak eden Dubrovnik Akdeniz kokan bir liman kenti. Orta Çağ’da kurulan tarihi şehrin büyüsünü ne savaşlar ne de yaşadığı deprem bozabilmiş. Büyüleyici kalesi ve tarihi binaları Yugoslavya Savaşı’nda vahim yaralar almış olsa da şu an ışıl ışıl olan kent, ne derece başarılı bir restorasyon yapıldığının göstergesi. 12.-17.yüzyıllar arasında inşa edilen, 1942 metre uzunluğundaki görkemli surlarla çevrili olan tarihi şehrin içerisine girdiğinizde, gerçek dünyayı kısa süreliğine de olsa unutuyorsunuz.
Tarihi şehir Stari Grad’ın sokaklarında dolaşıp, Rönesans ve Barok mimarilerine ait göz alıcı yapıları saatlerce izleyebilirsiniz. Sponza Sarayı, Prensin Sarayı, Fransisken Manastırı ve kemerli yoluyla Dominikien Manastırı görmeniz gereken mimari eserler. Ayrıca yaz döneminde şehre gidiyorsanız, Lovrijenac Kalesi’nde bir gösteri izlemeyi unutmayın! Tam bir Akdeniz iklimine sahip olan Dubrovnik’te tatil sezonu mayıs-ekim ayları arasında yaşanıyor. En haraketli aylar temmuz ve ağustos. Ancak bu aylarda aşırı sıcaklarla boğuşmak zorunda kalabilirsiniz. Bu nedenle birçok şehirde olduğu gibi, mayıs-haziran ve eylül –ekim ideal seyahat zamanı.
Florida Keys, ABD
Florida Eyaleti’nde, yaklaşık 1700 adadan oluşan Florida Keys modern dünyanın koşuşturmasından kaçıp, bambaşka bir hayata adım atmak isteyen maceraperestlerin en sevdiği yerlerden biri. “ABD’nin Sonu” olarak adlandırılan bu adalar topluğu kibrit çubuğunu andıran ince uzun yapısı, gelgit yapan sahilleri, pastel tonlarındaki evleri, muhteşem gün batımı manzaraları ile farklı bir auraya sahip.
Florida’nın tropikal ve büyüleyici Keys rotasının başlangıcı sayılan Key Largo; en renkli balıkçı kasabalarından Islamorada; birçok adadan oluşan ve Florida Keys’in kalbi sayılan Marathon; birbirine köprülerle bağlanan minik adalardan oluşan The Lower Keys; Florida Keys’in en ucu ve en popüler destinasyonu Key West rotası ile unutulmaz bir seyahate çıkmaya hazır olun!
Girit Adası
Afrika, Avrupa ve Anadolu arasında benzersiz bir konum, 8.330 km² yüzölçümü ile Yunanistan’ın en büyük adası Girit farklı karakterlere sahip kasaba ve şehirlerin varlığıyla tek seyahatte sizi bir duygudan başka bir duyguya sürüklüyor. 1.000 km’yi aşan sahilleri, ılıman iklimiyle gönüllerde hep ayrı bir yeri olan bu büyük ada konumu ve havasıyla Neolitik dönemden beri yaşam merkezi olmuş.
Binlerce yıllık geçmişinde medeniyetler zinciri oluşturan Girit’te kültürel, tarihi, doğal zenginlikler sizi hiç yalnız bırakmıyor. Hanya, Rethymno, Elounda, Loutro gibi çekim merkezleriyle size deniz, doğa, tarih tatillerini bir arada yaşatıyor.
Datça, Türkiye
Yunan filozofu Strabon’un da dediği gibi “Tanrı uzun yaşamasını istedikleri kullarını Datça’ya yollarmış.”
Türkiye’deki cennetin bir diğer adı olan Datça, Ege Denizi ile Akdeniz”in ortasında tabiatın tüm nimetlerini kendi sınırlarında toplamış büyülü bir yarımada. Keşif dolu Datça Yarımadası Eski Datça gibi sempatik kasabası, Knidos gibi etkileyici antik kenti, mavi ve yeşilin buluştuğu onlarca koyu ile ruhlara üfleyen sihirli bir destinasyon.
Batıya doğru uzanan ve dağların arasına saklanan Ovabükü, Palamutbükü, Hayıtbükü, Kızılbük koylarında denizin ve sessizliğin tadını çıkarıp; kendi kültürünü koruyan ve “şehirleşmeyen” Eski Datça’nın sokaklarında, mekânlarında zamanı unutun.
Detaylı bilgi ve rezervasyon için:
travel@julesverne.com.tr