
El Bulli’nin Efsanesi Sürmeye Devam Ediyor
İspanya’nın Katalonya bölgesinde, Roses’in Akdeniz’e bakan kayalık kıyılarında yükselen küçük bir restoran, gastronomi tarihini değiştirebilir mi?
El Bulli, bunun mümkün olduğunu tüm dünyaya kanıtladı. 1960’larda mütevazı bir şezlong barı olarak başlayan yolculuk, şef Ferran Adrià ve ekibinin vizyonuyla bambaşka bir boyuta taşındı. 2011’de kapılarını kapatana kadar üç Michelin yıldızıyla dünyanın en prestijli restoranlarından biri olarak anılan El Bulli, mutfağı sadece yemek pişirilen bir alan değil, bilim ve sanatın kesiştiği bir laboratuvar haline getirdi. Köpükler, jeller, patlayan bonbonlar ve dondurulmuş zeytinyağları… Klasik tarifler birer deney sahnesine dönüştü.

El Bulli, yıllar içinde yalnızca bir restoran olmanın ötesine geçti; fine dining dünyasının kurallarını yeniden yazan bir fikir, bir deneyim ve tutkuyla örülü bir sembole dönüştü. Ferran ve Albert Adrià kardeşlerin önderliğinde yetişen şefler ise bu vizyonu dünyanın dört bir yanına taşıyarak gastronomi sahnesinde iz bırakmaya devam ediyor. Bugün Barcelona’dan Bangkok’a, Chicago’dan Kopenhag’a uzanan bu özel restoranlar, yalnızca yemek sunmuyor; aynı zamanda birer deneyim, birer hikâye ve gastronominin geleceğine açılan bir pencere sunuyor.
İster bu deneyimi yaşamış olun, ister ilk kez keşfediyor olun — sizi bekleyen yolculuk, unutulmaz olacak.
El Bulli’nin Mirasını Yaşatan Restoranlar

Disfrutar, Barselona
Hayal gücünün sınırlarını zorlayan, dünyaca ünlü bir gastronomi deneyimine hazır mısınız? Barselona’nın kalbinde, El Bulli’nin efsanevi ruhunu taşıyan Disfrutar, 2024’te “Dünyanın En İyi Restoranı” seçilerek adını tarihe yazdırdı. Oriol Castro, Eduard Xatruch ve Mateu Casañas’ın imzasını taşıyan bu büyüleyici mekân, sadece bir akşam yemeği değil, ömür boyu unutamayacağınız bir yolculuk sunuyor. Masaya gelen her tabak, 30 aşamalı bir sahne gösterisi gibi… Gilda ve panchino gibi ikonik lezzetler, hem tatlarıyla hem de sunumlarıyla hafızanıza kazınıyor. Kişiselleştirilmiş servis, sürprizlerle dolu teatral dokunuşlar ve Barcelona’nın benzersiz atmosferiyle birleşen bu deneyim, gastronomi tutkunlarının mutlaka yaşaması gereken bir ayrıcalık. Barcelona seyahatinizi unutulmaz kılmak istiyorsanız, Disfrutar’da yerinizi şimdiden ayırtın. Çünkü burada yemek değil, hayaller yeniyor.

Gaggan, Bangkok
Asya’nın 2025’teki En İyi Restoranı seçilen Gaggan, Bangkok’ta yemek yemeyi adeta eğlenceli bir oyuna dönüştürüyor. Geleneksel fine dining kurallarını bir kenara bırakan restoran; müzik, renkler ve bolca kahkaha eşliğinde misafirlerine unutulmaz bir gastronomi deneyimi yaşatıyor. Yalnızca 14 kişilik şef masasında ağırlanan şanslı konuklar, burada çatallar ve bıçaklar yerine ellerini kullanarak bu sıra dışı deneyime katılıyor. “Yoghurt Explosion” gibi patlayan sürprizler, “Onion Has A Brain” gibi esprili sunumlar ve sınırları zorlayan “Lick it Up” tabağı, her lokmada şef Gaggan Anand’ın yaratıcılığını ve El Bulli’de edindiği cesur vizyonunu ortaya koyuyor. Bangkok seyahatinizde yalnızca yemek değil, gerçek bir mutfak partisi yaşamak istiyorsanız, Gaggan’ın şef masasında yerinizi şimdiden ayırtın.

Enigma, Barselona
Ferran Adrià her ne kadar önlüğünü asmış olsa da, küçük kardeşi Albert Adrià hâlâ Barcelona’da gastronomi dünyasını büyülemeye devam ediyor. 2017’de kapılarını açan Enigma, adını haklı çıkaran gizemli atmosferiyle El Bulli’nin ruhunu yaşatıyor. Enigma’ya adım atmak bile başlı başına bir deneyim. İçeri girmek için özel bir kod gerekiyor; hatta bir dönem fotoğraf çekmek dahi yasaktı. Gümüş tonlarının hâkim olduğu göz alıcı mekâna girdiğinizde, kendinizi bambaşka bir evrende buluyorsunuz. Ardından Albert Adrià’nın imzasını taşıyan 25’ten fazla sürpriz tabak geliyor: jamón suyunda domuz kulağı ya da wasabi dondurmalı lime mille-feuille gibi hayal gücünü zorlayan lezzetler. Yanına İspanya’nın dört bir yanından seçilmiş 1000’in üzerinde şarap barındıran mahzenden yapılan eşleşmeyi eklediğinizde, deneyim unutulmaz bir zirveye ulaşıyor.

Alta, Londra
2025 Eylül’de Londra, Alta ile gastronomi haritasında yeni bir döneme adım atıyor. Şef Rob Roy Cameron, El Bulli’de Adrià kardeşlerden aldığı ilham ve Albert Adrià’nın Barselona’daki 41 Degrees’te kazandığı deneyimi, Alta’ya taşıyor. İki katlı, 100 kişilik kapasitesiyle tasarlanmış bu özel mekân, Kuzey İspanya’nın Alta Navarra bölgesinin ateş üzerinde pişirme geleneğine saygı duruşunda bulunuyor. Menüde, İngiliz malzemeleriyle yeniden yorumlanmış geleneksel Bask tatları yer alıyor: escabeche’ler, Lake District’ten eski süt hayvanı etleri ve ev yapımı txistorra bunlardan sadece birkaçı. Kapanışı ise klasik Bask cheesecake’iyle yapıyor ve her tabak, unutulmaz bir gastronomi yolculuğuna dönüyor. Londra ziyaretinizde, sadece yemek değil, bir mutfak deneyimi yaşamak istiyorsanız, Alta’yı listenize ekleyin.

Alinea, Chicago
Alinea, 20. yılı şerefine 2025’te dünya turuna çıkıyor! Şef Grant Achatz, 25 yaşında El Bulli’de yaptığı kısa stajla moleküler gastronominin öncü çalışmalarına tanıklık etti ve bu deneyimle bambaşka bir vizyon kazandı. Beş yıl sonra, 2005’te açtığı Alinea ile Amerikan fine dining sahnesini kökten değiştirdi ve bugün gastronominin en yenilikçi isimlerinden biri olarak anılıyor. El Bulli’nin oyunbaz ruhunu daha da ileri taşıyan Alinea’da her tabak bir sürpriz: yenilebilir balonlar, siyah trüf ‘patlamaları’, tatlıların masaya şefler tarafından boyandığı şovlar… Loş ışıkta, çikolata kokulu dumanlar ve ritmik müziklerle birleşen bu deneyim, yalnızca bir akşam yemeği değil; duyulara hitap eden unutulmaz bir performans. 2025’te Alinea’nın dünya turu ayağını yakalama şansını kaçırmayın. Çünkü burada yemek değil, hayal gücü servis ediliyor.

Somni, Los Angeles
Somni, şef Aitor Zabala’nın Katalan ve Bask köklerini yansıtırken, aynı zamanda Kaliforniya’nın özgür esintilerini de kucaklayan eşsiz bir deneyim sunuyor. Katalanca’da “rüya” anlamına gelen Somni, 2018’de Zabala’nın –El Bulli’de 2006-2009 yılları arasında aldığı eğitim ve Adrià’nın yaratıcı ekibindeki deneyimlerinin ardından– Jose Andres ile iş birliğiyle açıldı. Pandemi nedeniyle kapılarını kapatan Somni, 2024’te Zabala’nın tek başına açtığı yeni mekânıyla Los Angeles’ın ilk üç Michelin yıldızlı restoranı olarak tarihe geçti. Mutfağın temeli İspanyol geleneklerine dayanıyor; ancak şehrin çok kültürlü yapısından ilham alan uluslararası dokunuşlarla daha da zenginleşiyor. Parmesan tüylerinden shiso tartar tempuraya uzanan her tabak, incelikle hazırlanmış bir sanat eseri gibi karşınıza çıkıyor. Los Angeles’ta sadece yemek değil, bir gastronomi rüyası yaşamak istiyorsanız, Somni’nin büyülü dünyasında yerinizi şimdiden ayırtın.

Noma, Copenhagen
Şef René Redzepi, 1998’de El Bulli’de yaşadığı “akıl almaz” deneyimin ardından, bir yıl sonra mutfağın arkasına geçerek 1999 sezonunda burada eğitim aldı. Bu kısa ama dönüştürücü dönem, onun ufkunu genişletti ve gelecekteki vizyonunu şekillendirdi. Bugün Redzepi, dünya çapında Nordik gastronomisinin öncüsü ve “Best of the Best” onur listesinde yer alan, defalarca Dünyanın En İyi Restoranı seçilen Noma’nın yaratıcısı olarak tanınıyor. Kopenhag’daki restoranı, doğadan toplanan malzemelere odaklanıyor ve konuklarına hem tatmin edici hem de meydan okuyucu bir deneyim sunuyor: beyin muhallebisinin ren geyiği kafatasında servis edilmesi ya da çikolatalı tatlıların fotogerçekçi denizyıldızı formunda sunulması gibi. Noma, mevcut formatıyla 2025’te kapanacağını açıklamış olsa da, Redzepi şimdiden geleceğe yön veriyor. 2026 sezonu için rezervasyonlar açıldı: Kyoto’da 10 haftalık, Los Angeles’ta ise beş aylık özel dönemler gastronomi meraklılarını bekliyor.

Mugaritz, San Sebastián
Mugaritz’te yemekler yalnızca doyurmak için değil, misafirleri zorlamak ve düşündürmek için tasarlanıyor. Şef Andoni Luis Aduriz, 1993’te El Bulli’de staj yaptığı dönemde küçük bir kriz yaşadığını söylese de, bugün San Sebastian’daki restoranıyla gastronomiyi bambaşka bir boyuta taşıyor. Cesur yaklaşımıyla bilinen Mugaritz, yaratıcılığı sayesinde mutfakla performans sanatının sınırlarını belirsizleştiriyor. Hatta birkaç yıl önce dış cepheden “restoran” tabelasını kaldırarak bu iddiasını daha da güçlendirdi. Menüde, enzimlerin zekice kullanımıyla hazırlanan saydam kombu yaprağı gibi bilimsel başarılar ya da topraklı ceviz yağı ve kefirden oluşan bulutlu bir serumun, rahim içindeki beslenmeyi taklit ettiği göbek deliği formundaki “Navel of the World” gibi şaşırtıcı deneyimler öne çıkıyor.
Jules Verne Travel ayrıcalığıyla, sizin için özel olarak tasarlanan gastronomi seyahatlerinde dünyanın en prestijli restoranlarını keşfetmek için bizimle iletişime geçin.
Ayrıntılı bilgi ve rezervasyon için: Travel@julesverne.com.tr