Teknolojik gelişmelerin hızına yetişmekte zorlandığımız böylesi bir dönemde, zaman zaman bizden önce gelenlerin dehasına aslında çok şey borçlu olduğumuzu hatırlamak kolay olmayabilir. Oysa binlerce yıl önce parlak fikirleri ile insanlık tarihinin kaderini değiştiren dehaları, farkında olalım ya da olmayalım aslında yaratıcılıkları ile her zaman bizlerle birlikte.
Mitler ve efsaneler çağında tıp, matematik, tiyatro, tarım ve kentsel tasarım gibi alanlarda büyük ilerlemeler kaydeden, ilk Olimpiyat Oyunlarının kalbindeki tapınaklardan modern tıbbın doğuşuna öncülük eden Antik Avrupa; eski uygarlıkların yaratıcılığının birer kanıtı olarak halen dimdik ayakta durmaya devam ediyor.
Almanya‘dan Yunanistan‘a; İtalya‘dan İspanya‘ya; Fransa‘dan Bulgaristan ve Hırvatistan’a kadar uzanan Avrupa’nın antik dünya miraslarını keşfetmeye hazır mısınız?
Roma Anıtları, St. Peter Katedrali Trier ve Our Lady Kilisesi, Almanya
Almanya’nın en eski şehirlerinden biri olan ve Roma dışındaki en büyük korunmuş Roma binaları koleksiyonundan birine sahip olan Trier şehre yayılan Roma anıtları ile kesinlikle görülmeye değer. Kasaba merkezinin kuzeyindeki en büyük Roma kapısı olan devasa Porta Nigra’dan başlayarak tepeye tırmanabilir ve renkli binaların büyüleyici güzelliğine bakabilirsiniz. Kısa bir yürüyüşle, halka açık olan Almanya’nın en eski katedraline gidebilir oradan, büyük İmparator Konstantin’in bir zamanlar tahtına oturduğu yeri görmek için Aula Palatina’ya gidebilirsiniz. Şehir, “2.000 adımda 2.000 yıl” turu gibi çok çeşitli özel rehberli turlar da sunuyor. Kökenleri Roma tarihine dayanan erel Mosel bölgesi şarabını denemenizi de öneririz. Şimdiye kadar yapılmış en büyük Roma şehirlerinden birinin olağanüstü anıt ve başarılarını keşfetmeye hazırsanız, rotanızı Almanya‘nın rüya şehri Trier’e çevirmenin tam zamanı.
Olympia Arkeolojik Alanı, Yunanistan
Antik dünyanın en ünlü ve önemli spor olaylarının doğum yeri olan Olympia, M.Ö 10. yüzyıldan itibaren Yunan Tanrısı Zeus‘a adanmış ibadet yerlerinden bir tanesi. Burada Zeus Tapınağı‘nın dekorasyonunu andıran inanılmaz heykellerin yanı sıra ünlü Praxiteles Hermes ve Paionios Nike heykellerini görmeniz de mümkün. Sporcuların antrenman yapmak için koştuğu antik stadyumda, eski Olimposluların 3000 yıl önceki zaferlerinden sonra yaptıkları gibi bölgenin etkileyici kalıntıları arasında yürümek, sizce de keyifli olmaz mı?
Aquileia Arkeolojik Alanı ve Patrik Bazilikası, İtalya
Orta Çağ’dan 18. yüzyıla kadar Orta Avrupa için Hristiyan dünyasının baskın bir din merkezi konumunda olan Aquileia, devasa arkeolojik alanı ve Patrik Bazilikası ile görülmeye değer tarihi hazinelerden bir diğeri. 1998’de İtalya’nın UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren Aquileia’da yapılan kazılar; forumun ve Roma bazilikasının bir kısmını, Cumhuriyet döneminin Macellum’unu, hamam ve iki lüks konut kompleksinin açığa çıkmasını sağlamış. Bu büyüleyici şehir her ne kadar yakın komşusu Venedik’ten daha az biliniyor olsa da, antik mirasının ziyaretçilerine sunacağı pek çok zenginliğe sahip. Bazilika, gezginlerin erken dönem Hristiyan mozaiklerinin üzerinden geçerken, başyapıtları çok daha detaylı bir şekilde görülmesine olanak tanır. Aşağıya doğru baktığınızda Eski Ahit‘ten renkli sahneler, yerel yaşamın kültürel temsilleri ve önemli çağdaş insanların portrelerini görebilirsiniz. Dünyanın en iyi antik sanat koleksiyonlarından birine ev sahipliği yapan Aquileia, İtalya‘da kesinlikle keşfedilmesi gereken yerlerden.
Tarragona ve Tarraco Arkeolojik Topluluğu, İspanya
M.Ö 3. yüzyılda İber Yarımadası’ndaki en eski Roma yerleşim yerlerinden biri olarak kurulan Tarraco, eşsiz mimarisi ile başarılı örneklerden biri. Barselona’nın bir saat güneyindeki liman kenti Tarragona‘da yer alan bu büyüleyici yerleşim yerini ziyaret etmek, antik dünya anlayışınızı da kesinlikle başlıbaşına değiştirecek. MS 2. yüzyılda inşa edilen ve 15.000 kişiyi ağırlayabilen, sahil kenarındaki Amfitiyatro da dahil olmak üzere, zafer takından su kemerine ve şehir surlarına kadar Roma etkisini ve şehrin zenginlik ve prestijini görebilirsiniz. Avrupa’nın en büyük Roma sınır şehirlerinden birinin kalıntıları arasında yürürken, güneşin ve kültürün tadını doyasıya çıkarabilirsiniz.
Pont du Gard, Fransa
Hristiyanlık döneminden kısa bir süre sonra Gard Nehri boyunca inşa edilen Pont du Gard, Romalılar tarafından Fransa‘nın güneyinde inşa edilmiş su kemerlerinin başlıcası. Nehrin her iki yakasına çıkan patikalar, aşağıdan bakıldığında farklı açılardan değerlendirilebilir. Üç katlı yapının tepesinde ise rehberli bir turla ulaşabileceğiniz bir patika bulunmakta. Fransa’daki modern bir müze, size su kemerlerinin tarihi ve işleyişi hakkında detaylı bir bilgi verirken, buradaki her anınızı keyifli bir anıya dönüşmesini sağlayabilir.
Nessebar Antik Kenti, Bulgaristan
Nessebar Antik Kenti, Bulgaristan’ın Burgas şehrine bağlı Karadeniz Sahili’nde bulunan küçük bir sahil kasabası. Avrupa’nın en eski yerleşim yerlerinden biri olan bu kent, 3000 yıl önce yarımada üzerine kurulmuş yerleşim yerlerinden biri olup, 1983 yılından bu yana UNESCO Dünya Mirası Listesi‘nde yer alıyor. Çeşitli ikonik ve tarihi dönemlerin kalıntılarından aslında çok daha fazlasına sahip olan Nessebar, Orta Çağ mimarisinin örneklerini görebileceğiniz kentsel doku ve tarihi kalıntıları ile her daim göz kamaştırıcı.
Asklepios Kutsal Alanı, Epidaurus, Yunanistan
Avrupa’da şifa kavramının izleri sizi Epidaurus’taki Asklepios Kutsal Alanı’na kadar götürebilir. M.Ö 2 bin yılında törensel tıbbi uygulamalar için kullanılan kutsal bir yer olan bu alan, M.Ö 8. yüzyılda Apollon kültürüyle ilişkilendirilerek, tıbbi evrime ve ilerlemeye paha biçilmez bir katkı sağlamış. Epidaurus, antik dünyanın Yunan kutsal alanlarından birinin tüm kalıntılarını içeren, türünün tek örneği arkeolojik sitelerden biri. Siz de tanrıların ölümsüz güçlerini hissedip, modern tıbbın doğduğu bu büyüleyici yeri keşfetmeye ne dersiniz?
Stari Grad, Hırvatistan
Adriyatik kıyısının mücevherlerinden biri olan Hvar Adası’nda yer alan Stari Grad, M.Ö 4. yüzyılda İyonyalılar tarafından kolonize edilmiş yerleşim yerlerinden bir tanesi. Adriyatik Denizi’nin çevrelediği taş evlerin yapımı ise 2.400 yıldan daha uzun bir süreye dayanıyor. Stari Grad’daki antik şehri deneyimlemenin en iyi yolu ise tarla ve çiftlik evlerinin yanından geçen yürüyüş veya bisiklet yollarını kullanmak. Avrupa çiftçiliği için de başarılı bir model olan kent, gezginlere otantik yerel kültürü ve mutfağı deneyimlemesi açısından sunduğu fırsatlarla da oldukça cezbedici.
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Antik Avrupa Dünya Miraslarına buradan ulaşabilirsiniz.
Size özel seyahat programı ve rezervasyon için:
travel@julesverne.com.tr