Bahar coşkusunu hissettiğimiz Nisan ayı, kuşkusuz yılın en sevilen döneminin başlangıcı! Güneşin içimizi ısıtmaya başladığı, çiçeklerin açtığı, toprağın uyandığı Nisan ayı seyahat etmek için de en güzel zaman… Tarihi değerleri keşfetmek, müziğin ritmine kapılmak, doğanın güzelliklerinde kaybolmak, berrak sularda yüzmek kısaca hayal ettiğinizi yaşamak için Nisan rotalarınızı belirleyin. Seyşeller’den New Orleans’a, Bükreş’ten Roma’ya, Toronto’dan Zambiya’ya Nisan ayı seyahat önerileri…
Roma, İtalya
Gerçek bir kültür canavarıysanız binlerce yıldır ayakta kalan şehirleri gezmek sizin için cennete gitmekten farksız olmalı… Avrupa’nın en büyüleyici ve canlı şehri Roma’ya gitmenin tam zamanı! Turist akını başlamadan önce şehri lokallerle birlikte keşfetmek için Nisan ayı ideal…
Havaların güzelleşmeye başladığı, sokakların selfie çubuklarıyla dolaşan turistlerle dolmadığı bu güzel bahar ayında Kolezyum, Vatikan gibi önemli yerleri gezerken uzun sıralar beklemek zorunda da kalmazsınız!
Dar sokaklarında özgürce dolaşıp, İspanyol Merdivenleri’nin önünde tembellik yapıp dondurmanızı yemenin, lokal trattoria’larda şarabınızı yudumlayıp pizzanızı yemenin keyfini çıkarın.
Zambiya
Komşuları Tanzanya ve Botswana safarileri kadar popüler olmasa da Zambiya Afrika’nın yükselen yeni seyahat destinasyonu… Seyahati kendi için yatırım olarak gören bir gezginseniz Afrika’nın yeni yıldızı Zambiya bir rüyanın gerçeğe dönüşmesi gibi…
Unutulmaz safari deneyimleri sunan ulusal parklarıyla ülkeyi bir ucundan diğer ucuna keşfedebilirsiniz.
Victoria Falls, dünyanın en görkemli şelalelerinden biri. Yerlilerin “Mosi-oa-Tunya” olarak bahsettiği şelale coşkun suların 108 metre yükseklikten düşüşüyle nefes kesen bir manzara sunuyor.
Konu safari ise ülkede sizi hayranlığa düşürecek ulusal parklardan geri kalmamalısınız! Afrika’nın vahşi yaşamının en yoğun olduğu South Luangwa National Park, dünyanın en büyük ikinci yaban hayatı koruma alanı olan Kafue National Park, Zambiya’da yaşayacağınız en bakir safari deneyimini yaşayacağınız Liuwa Plains National Park, Zambezi Nehri’nin eşsiz manzaraları eşliğinde devasa bir vahşi yaşam koruma alanı sunan Lower Zambezi National Park en özel adresler.
Amsterdam, Hollanda
Parkların hareketlendiği, hayatın biraz daha sokaklara taştığı bahar aylarının gelişi Amsterdam’da başka bir anlam daha taşıyor: King’s Day. Aslında Hollanda kraliyet ailesinin doğum günü olarak kutlanan ve yıllar içerisinde süper festivale dönüşen King’s Day her yıl 27 Nisan’da kutlanıyor. Bir gün öncesinden tüm şehirde başlayan coşku restoranlara, parklara, kanallara taşıyor.
Şehre 30 dakika mesafedeki Keukenhof Botanik Bahçesi baharın gelişiyle gökkuşağı renklerine bürünüyor. 2019 teması olarak “çiçeğin gücü”nden ilham alan botanik bahçe binlerce lalenin ahengiyle dünya insanlarını birbirine bağlıyor.
Sanat düşkünleri için de güzel bir haberimiz var: Amsterdam’ın en güzel sanat müzelerinden Rijksmuseum, Rembrandt’ın ölümünün 350. yıldönümünü sanatçının eser ve çalışmalarının yer aldığı özel sergisiyle anıyor.
Bali, Endonezya
Yağışların az olduğu ve yüksek sezonun başlangıcı olarak kabul edilen Nisan ayında neden Bali’yi önerdik? Çünkü Paskalya Bayramı’ndan önce, Nisan ayının başlarında Bali’ye giderseniz hem güzel havayı hem de henüz kalabalık açısından çılgınlaşmayan ada hayatını yakalayabilirsiniz.
Sırt çantalı gezginlerin egzotik adası olarak tanıdığımız Bali, bugün doğaya saygılı sağlıklı yaşam odaklı otellerinden, lüks ve romantik otellerine; gece hayatından gurme restoranlarına, tapınaklarından tasarım mağazalarına kadar her bölgesinde bambaşka deneyimler sunmaya devam ediyor. Kısacası, unutulmaz bir Bali seyahati yaşamak kaçınılmaz!
Aomori, Japonya
Japonya’nın kuzey ucunda konumlanan Aomori, sakura festivali için heyecan duyan gezginler için bir vaha! Bu yılki sakura haritasına göre 23-29 Nisan tarihlerinde açacak olan kiraz çiçekleri burayı cennet bahçesine çeviriyor.
Kiraz çiçeklerinin muhteşem görüntülerini görebileceğiniz en iyi iki adres ise; demiryolu ile harika manzaralar oluşturan Ashino Park ve 50 farklı türde yaklaşık 2600 kiraz ağacını barındıran Hirosaki Park.
Aoromi Bölgesi’ni detaylıca keşfetmek için 5.500 yıl öncesine ait arkeolojik eserleriyle Sannai-Maruyama Harabeleri görülmeli. Mimarisiyle etkileyen ve şehrin hemen dışında kurulan Aomori Museum of Art ise Japon sanatı ve uluslararası sanatı buluşturuyor.
Coachella Valley, California, ABD
Evet, tabi ki listemize ikonik Coachella Festivali’ni eklemeliydik! Bir müzik festivalinden çok daha fazlasına dönüşen ve festival modasını gündemimize sokan Coachella Valley Music & Arts Festival bu yıl da çok konuşulacağa benziyor.
Rock, indie, hip hop ve elektronik dans müziği sanatçıların geçit törenine dönüşen, iddialı sahne şovlarıyla dikkat çeken festival her yıl olduğu gibi bu yıl da Kaliforniya’da yer alan Empire Polo Club’da gerçekleşiyor. Festival bu sene 12-14 Nisan ve 19-21 Nisan olarak iki farklı tarihte düzenleniyor.
Toronto, Kanada
Kanada’nın en büyük şehri olan Toronto büyüklüğüne rağmen kibar, düzenli ve temiz olmayı başaran bir ticaret ve sanat merkezi. Size, gerçek bir Kanadalı olmanın inceliklerini şehri yaşarken öğretiyor!
Yavaş yavaş baharın kendini göstermeye başladığı Nisan ayında Torontolular High Park’ın keyfini çıkarmaya başlıyor. Kiraz ağaçlarının çiçek açmaya başlamasıyla park büyüleyici bir hal alıyor.
Kanada’nın mutfak ve tadım sektöründeki bir numarası Culinary Adventure Co.’nun düzenlediği özel turlarla şehrin farklı mahallelerindeki yerel spesiyalleri deneyebilirsiniz.
Bükreş, Romanya
Kozmopolit havası ve enerjisi ile ilk defa ziyaret edenleri şaşırtan Romanya’nın başkenti Bükreş sürprizlerle dolu. Asırlık Bizans kiliselerinden Belle Époque saraylarına tarihin farklı dönemlerine ışık tutan Bükreş Doğu ile Batı’yı, eski ve yeniyi barındıran canlı bir şehir.
Artan popülerliğine rağmen sıra dışı bir destinasyon olmayı başaran Bükreş enerjisini insanlarından alıyor!Yıl boyunca ziyaret için cazip olsa da çiçeklerin sokakları ve parkları şenlendirdiği bahar ayları Bükreş’i farklı bir kimliğe büründürüyor.
Lipscani olarak da bilinen şehrin eski merkezi tarihi binalarla dolu. Akşamları ise şehrin parti sahnesine dönüşüyor. Bükreş’in en güzel kiliselerini göreceğiniz Domnița Bălașa, yeşile doymak için Cişmigiu Gardens, sanatla bütünleşmek için Frederic and Cecilia Cuțescu-Storck Art Museum, National Museum of Art of Romania ve George Enescu Museum ziyarete edebileceğiniz çekim merkezleri…
New Orleans, ABD
“Amerika’nın En İlginç Şehri” sloganıyla tüm dünyaya nam salan New Orleans, gerçekten de bu ününün hakkını veriyor. Missisipi Nehri’nin kıyısına kurulan New Orleans yıllar içinde olumlu yönde birçok değişiklik geçirse de ilk zamanlardaki ruhundan da hiç ödün vermiyor.
Amerikan müziğinin beşiği, Creole mutfağının anavatanında enerjiniz hiç düşmüyor. Çok renk, çok ses nasıl olur derseniz kendinizi New Orleans’ın sokaklarına bırakmanız ve bu güzel enerjiye teslim olmanız yeterli. Fransız, İspanyol, Haiti, Küba etkileri taşıyan bir yanı Amerikalı bir yanı Avrupalı bu şehrin dinamizmi hiç bitmiyor.
Caz müziğin kalbi olan New Orleans’ta kendinizi müziğin ritmine bırakmak için seyahatinizi Caz Festivali’nde denk getirmenizi öneririz. Festival 26 Nisan-6 Mayıs tarihlerinde gerçekleşecek.
Porto, Portekiz
Douro’nun dik kıyılarında kurulan, Portekiz’in süper starı Porto ülkenin kuzeydeki mücevheri… Kültürü, damak tadına hitap eden havalı restoranları, hareketli barları, tasarım butikleri, farklı ve yaratıcı mekânlarıyla sıcacık bir ev gibi aslında Porto… Son yıllarda giderek artan popülerliğine rağmen kendine özgü yaşam şeklini şehrin yeni yükselen semtlerinde korumaya devam ediyor.
Hızla değil zamana yayarak yaşanması gereken Porto’da bahar aylarının içinizi ısıtan enerjisine bırakın kendinizi! Nehre inen tarihi, Arnavut kaldırımlı sokaklarında dolaşın, şarap evlerinde tadımlara katılın, ara sokaklardaki dükkânları keşfedin.
Bonus: Seyşeller
Hint Okyanusu’nda, 115 adadan oluşan Seychelles sular üzerinde parlayan inciler topluluğu gibi. 19.yüzyılda İngiliz komutan General Charles Gordon Doğu Afrika kıyılarının yaklaşık 1000 mil uzağında bulunan Seyşel Adaları’na dikkat kesildiği zaman, bu toprakları Cennet Bahçesi olarak tanımlamış.
Bundan neredeyse bir asır sonra ise Fransız okyanus uzmanı Jacques Cousteau, ünlü keşif gemisi Calypso ile Seyşeller’e geldiğinde mavi lagünleri, başka hiçbir yerde bulunmayan türlere ev sahipliği yapan sarp granit dağlarla çevrili ormanları hayranlıkla izlemiş. Doğaya ve doğallığa döndüğümüz son yıllara baktığımızda Seyşeller yıllardır sabırla beklenen hayallerin gerçeğe dönüşmesi gibi…
