Temmuz ayının yaklaşması ile birlikte tatil planları hız kazanmaya başladı. Temmuz ayı deniz, kum ve güneşin yanı sıra dünyanın dört bir yanında yaşatacağı bambaşka deneyimlerle de yılın tüm yorgunluğunu üzerinizden silmeye hazır. Derin maviliklerden doğanın yeşil kucağına uzanan birbirinden güzel destinasyonlarda ruhen ve bedenen dinlenip keyifli vakit geçirebilirsiniz. İster gülümseyen güneşin altındaki sahilleri isterseniz daha izole kaçamakları tercih edin, tatil dönüşünde kendinizi yenilenmiş ve daha canlı hissedeceksiniz.
Dünya üzerinde en etkileyici deneyimlerden biri olan büyük göçe şahit olacağınız Kenya’da safari tecrübesinden lavanta tarlalarının muhteşem bir arka fon oluşturduğu Provence seyahatine Temmuz ayının en keyifli rotaları…
Kenya
Kenya’da doğanın en büyüleyici anlarına tanıklık etmek için ülkenin en kurak mevsimi Temmuz – Eylül aylarını tercih etmelisiniz. Her yıl, kuraklık ve açlık sebebiyle Tanzanya – Kenya arasında yaşanan Büyük Göç, zorlu ve uzun bir yolculuğa tanıklık ediyor. Hayatta kalmanın esas olduğu bu yolculuk sırasında Afrika’nın ünlü “Büyük Beşlisi” olan aslan, leopar, Afrika fili, Afrika mandası ve siyah gergedanları görmeniz için eşsiz bir fırsat. Gün doğumunda ve gün batımında çıkacağınız safari yolculukları size dünyanın ne kadar eşsiz ve kusursuz bir dengede olduğunu hatırlatacak!
Madeira ve Azores, Portekiz
Atlantik’in Yüzen Bahçesi olarak adlandırılan Madeira Adası özellikle Temmuz ayında gidildiğinde manolya ve ortancalarla rengarenk bir görüntü oluşturduğundan kesinlikle görülmesi gereken destinasyonlardan. Fas’ın tam karşısına denk düşen, Kuzey Atlas Okyanusu’ndaki konumu ile subtropikal iklime sahip Portekiz’e bağlı Madeira hem iklimi, hem mimarisiyle Avrupa ve Afrika’nın özelliklerini paylaşıyor. Volkanik toprak yapısının zenginliği burada neredeyse her şeyin yetişebildiğini gösteriyor. Botanik bahçeleri buna en güzel örnek! Bugüne kadar Winston Churchill, Charlie Chaplin ve Gregory Peck gibi ünlü isimlerin zihinlerini dinlendirdiği, doğayla bütünleştiği ada farklılıklara açık doğa sevdalısı gezginleri bekliyor. Festival müdavimleri anakaradaki Pêra’da her yıl düzenlenen kum heykel festivali Fiesa ve çevresini keşfedebilir. Ziyaretçiler 12 metre yüksekliğindeki heykelleri yapan ve geceleri ışıklandırılan sanatçıları izlemenin yanı sıra arzu ettikleri takdirde atölye çalışmalarına da katılabilirler.
El değmemiş bir doğanın ortasına kendinizi bırakmak istiyor ve bunun sadece Yeni Zelanda veya Hawaii’de olabileceğini düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Portekiz’in “Yeşil Adaları” olarak anılan takımadası Azores duyular üzeri bir doğal güzelliği yaşatıyor. Takımadanın en büyük adası São Miguel botanik bahçeleri, ıssız plajları, volkanik gölleri ile kesinlikle keşfe değer! Azores Adaları ayrıca her Temmuz’da Sao Jorge Adası’nda bir hafta süren parti ve tekne yarışlarına da ev sahipliği yapıyor.
Provence, Fransa
Akdeniz’in masmavi suları ile Alpler arasında yer alan Provence, binlerce yıl öncesine dayanan kültürel zenginlikleri ve güneşle aydınlanan doğasıyla sadece Fransa’nın değil, dünyanın da en gözde turistik bölgelerinden biri. Bölge; tarihi, zengin kültürü ve doğasının yanı sıra yerel yemekleriyle de ziyaretçilerini seyahatin doruklarına taşıyor. Mavi limanı, beyaz tekneleri ve sıcak kumlarıyla Fransa’nın güneyine Akdeniz’in ruhunu taşıyan Provence’a bu kez lavanta tarlalarının harika görüntüleri için gidiyoruz. Lavanta manzaraları ile dolu bir rota çizmek isterseniz Sault – Gordes – Manosque çemberini genel iskelet olarak düşünebilirsiniz. Valensole, Abbaye de Sénanque lavanta tarlalarını görebileceğiniz en popüler noktalardan.
İrlanda
İrlanda, yanı başındaki İngiltere ile aralarında bulunan kopmaz tarihsel bağlara rağmen, oradan tamamen ayrışan mitolojisi, özgürlük mücadelesi, müziği, kültürü hatta futbolu ile keşfedilmeyi hak eden ‘özgün’ bir destinasyon. Tarih öncesi ve İlkçağ döneminde Avrupa’da yaşayan ve günümüzde altı ulustan oluşan Keltler’in gizemli bir tarih bıraktığı İrlanda, yüzölçümü küçük zenginliği büyük bir rota. Küçük bir ada ülkesi olmasına rağmen görkemli tarihi, doğal güzellikleri, canlı kültürü ve tabii ki eğlence dolu olmasıyla şaşırtan İrlanda sıcak yaz günlerinde serin bir tatilin cazip adresi. Nereye gideceğiniz tamamen size kalmış. Ancak renkli Kilkenny’de bir durak sizi County Carlow’un vahşi kırsalından doğrudan başkent Dublin’e götürebilir. Avrupa’nın en hareketli şehirlerinden Dublin, barları ve restoranlarıyla son yıllarda radarlarımıza takılan Belfast ve Cork ile yeni maceralara atılma zamanı! Kilkenny, Cliffs of Moher, The Burren, Galway, Connemara ve Clifden’ı İrlanda road trip rotanıza eklemek isteyebilirsiniz.
Kopenhag, Danimarka
İskandinav kavim Vikingler’in bir balıkçı kasabası olarak kurduğu Kopenhag; gizli noktaları, huzur dolu yerleri ve şehrin telaşından kaçabileceğiniz vahaları ile haklı bir üne sahip. Bisiklet yolları, kanal kıyısındaki yeşil alanları ve keyifli parklarıyla Avrupa Yeşil Başkenti ödülünün sahibi olan Kopenhag’ı avangart, yenilikçi ve yaratıcı olarak tanımlamak sanırım en doğrusu! Sanat ve mimari bu şehre karakterini verirken, yeni ve şık restoranları, kafeleri, mağazaları ise Kopenhag’ın yaşayan, dinamik yüzünü oluşturuyor. Kopenhag’ın Ortaçağ tarihine tanıklık eden merkezini yürüyerek keşfederken, şehrin sokaklarına gizlenmiş çağdaş tasarım mimarileri birer sürpriz gibi karşınıza çıkıyor. Frederiksberg Sarayı, Tivoli Bahçeleri, Gefion Çeşmesi, Rosenborg Şatosu ve Yeni Liman bölgesi Kopenhag keşfinin ilk adımları diyebiliriz.
1971’den bu yana her Temmuz ayında düzenlenen Avrupa’nın en büyük müzik festivali Roskilde’ye ev sahipliği yapan şehir pek çok müzik zevkine hitap etmesi açısından da oldukça önemli. 130 bin kişilik festival, Danimarka başkentinin batısında adını aldığı şehrin hemen güneyinde gerçekleşiyor. Festivale uğramak; Kopenhag’ın birçok lüks mağazasını, minimalist kafelerini ve renkli limanı Nyhavn’ı gezerek birkaç gün geçirmek için mükemmel bir bahane olabilir.
Yunanistan & Yunan Adaları
Binlerce yıllık tarihe ve doğa harikasına ev sahipliği yapan Yunanistan’ın Temmuz ayında popüler bir yer olması ve pek çok kişinin Yunan Adaları’nda bir tatil hayali kurması aslında çok da şaşırtıcı değil. Yunanistan kültür ve geleneğinin ayrılmaz bir parçası olan Yunan Adaları dediğimizde aslında sayıları neredeyse 6000’i buluyor. İrili ufaklı bu adaların 227 tanesinde ise yerleşim var. Masmavi sular, karakteristik köyler, leziz tavernalar ve hepimizin ihtiyaç duyduğu “zamanı yavaşlatma” arzusuyla Yunan Adaları her zaman çok keyifli. İlginiz ne olursa olsun sizin için burada bir ada mevcut. Buraya geldiğinizde adaların yanı sıra Meteora’nın muhteşem manastırlarını görebilir veya Mora Yarımadası’nın tarihi yerlerini keşfedebilirsiniz. Özenle korunmuş tarihi yapıları, göz alıcı katedralleri, geleneksel kent pazarları ve eşsiz doğası ile yıl boyunca ziyaretçi akınına uğrayan Yunanistan’da gezecek görecek çok yer, keşfedecek çok şey var. Yunanistan Seyahat Rehberi’ne buradan ulaşabilirsiniz.
Mayorka, İspanya
İspanya’nın Akdeniz’deki en büyük adası Mayorka; pırıl pırıl denizi, tarihin izlerini sürebileceğiniz şirin Orta Çağ kasabaları ve tadı damağınızda kalacak İspanyol mutfağıyla adeta yeryüzündeki cennet. Balear takım adalarının en büyüğü olan Mayorka, Temmuz ortasında Carmen Virgin Festivali ile daha da canlanıyor. Festival, bir keşişin Meryem Ana’yı kucağında bebeği ile gördüğü 13. yüzyıla uzanıyor. Mayorka’da yapacak o kadar çok şey var ki her gün adanın enfes plajlarından birinde güne pırıl pırıl sularda ıslanarak ve gecenin yorgunluğunu atarak başlayabilir; denize girmekten sıkıldığınızda etkileyici güzellikteki doğa harikası köyleri gezebilir, farklı bir aktivite yapmak isterseniz adanın dünyaca ünlü yeraltı mağaralarında büyüleyici bir yolculuğa çıkabilirsiniz.
Kotor, Montenegro
Adriyatik kıyısında fiyordu andıran coğrafi yapısı ile büyüleyen Kotor, kartpostallarda göründüğünden çok daha güzel, arka plan resmi yapıp, hayallere dalacak kadar büyüleyici. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan ve Akdeniz’in en iyi korunmuş Orta Çağ kentlerinden biri olan şehir, aynı zamanda tarihi bir liman kenti. 12. Yüzyılda kurulan şehrin dar sokaklarında dolaşırken bol bol fotoğraf çekmek isteyeceksiniz. Açık hava müzesini andıran tarihi şehir merkezi Stari Grad’da zamanı durdurarak şehri keşfedebilir veya San Giovanni Kalesi’nden Adriyatik Denizi manzarasına karşı anın keyfini çıkarabilirsiniz. Şehrin güzel manzarası için Fortification Tepesi’ne çıkmayı unutmayın. “Montenegro’ya nasıl gidilir? Montenegro’da nereler gezilmeli, görülmeli? Montenegro’nun görülmeye değer şehirleri” hepsi sizler için hazırladığımız Montenegro Seyahat Rehberi’nde.
Yucatan Yarımadası, Meksika
Meksika’da antik Maya kalıntılarını, masmavi sularıyla cazip plajları, kendine has yaşam kültürleri olan kasabaları, sömürge tarihinin çarpıcı izlerini aynı sınırlar içinde bulabileceğiniz tek yer Yucatan Yarımadası. Okudukça seveceğiniz, sayfaları çevirdikçe daha da meraklanacağınız bir kitap gibi düşünün bu yarımadayı! Sıcaktan hoşlanan gezginler, Meksika’nın Temmuz sıcaklıklarında 28 °C’ye ulaşan yüksek sıcaklıklara sevinebilirler. Tabii bu noktada küçük bir dipnot belirtmekte fayda var. Ülkede gündüz saatleri ne kadar sıcak olursa olsun akşamları oldukça serin geçiyor. Cancun’dan Valladolid’e, Merida’dan Tulum’a, Chichén Itzá’dan Playa del Carmen’e kadar uzanan çok keyifli bir seyahat sizleri bekliyor.
Bali, Endonezya
Hindu dininin en saf ve en şiirsel şekilde yaşandığı, insanların gülümseyerek dolaştığı, geleneklerine bağlı ve başka hiç bir yere benzemeyen tropik bir cennet Bali’de olup mutlu olmamak imkânsız! Havanın güzelliği ve tropik doğanın akıl almaz renkleri, romantik ortamı ve insanlarının misafirperverliği ile Bali tüm adaların belki de en güzeli. Bali’nin en kutsal dağı Agung Batur’un eteğindeki Bali’nin en büyük ve en kutsal tapınağı Pura Besakih’i mutlaka görün. Bin yıl önce inşa edilmiş tapınağın taş işçiliğine hayran kalacaksınız. Tüplü dalış yapmak için dünyanın en iyi noktalarından biri kabul edilen Amed’e gidin. Müthiş bir okyanus manzarası ve billur gibi su sizi bekliyor. Bali’nin en geleneksel ve en kapalı köyü Tenganan’ı görün. Etrafı yüksek duvarlarla çevrili bu köy, kendine has kültürünü ve geleneklerini hala yaşatıyor.
Seyşeller
El değmemiş doğanın, mutlak huzurun ve doğal güzelliğin ülkesi Seyşeller, Hint Okyanusu’nda Doğu Afrika kıyılarına doğru yayılan ve çoğunluğu bakir kalan 115 adadan oluşuyor. Büyüleyici plajları, turkuaz sularla çevrili yeşil tepeleri, palmiye ağaçları, bir Dali tablosunu andıran kayalıkları, zengin su altı yaşamı, benzersiz doğal yaşamı, kontrollü yerleşim alanlarıyla Seyşeller izole ve güvenli tatilin en güzel adreslerinden. Yerleşimin bulunmadığı mercan adacıkları ve kendine özgü karakteriyle inşa edilmiş adalarıyla Seyşeller; vize başvurusu ve saat farkı olmadan, jet-lag yaşamadan Hint Okyanusu’nun ortasında, yıl boyu ortalama sıcaklığı 20 derece olan doğal bir cennette sizi bambaşka bir deneyimle buluşturuyor. Seyşeller Seyahat Rehberi’ne buradan ulaşabilirsiniz.
Size özel seyahat programı ve rezervasyon için:
travel@julesverne.com.tr
