“Ada” ruhu diye bir şey olduğu gerçek. Her yaz aklımıza önce Yunan Adaları gelse de sadece deniz-kum-güneş beklentisi olmayan gezginler için gözlerden uzak birbirinden farklı karakterlere sahip Avrupa adalarını keşfe çıktık. Hırvatistan’dan Fransa’ya; İtalya’dan Yunanistan’a tropik kıyıların, engebeli tepelerin, pitoresk köylerin ve güneşin tadını çıkaracağınız adalar listemiz:
Solta, Hırvatistan
Split’in tam karşısındaki ada olmasından hallice, 35 dakikada ulaşabilme konforunu da eklediğinizde Solta’yı kim, neden sevmesin? Turistlerin radarında başka adalar olduğu için Solta daha çok lokallerin hakimiyetine bırakılmış. Bu yüzden doğallığını ve özgünlüğünü doyasıya yaşayabiliyorsunuz. Balıkçı köyü ruhunu koruyan kasabası, üzüm bağları, zeytin ağaçlarıyla dolu arazileri ve güzel kıyılarıyla cezbedici. Feribotların yanaştığı Rogac köyü, Akdeniz cazibesini taşıyan, taş evleriyle ünlü Grohote, plajı ve civarındaki restoranlarıyla deniz keyfi yapmak için tercih edilen Necujam, balıkçı köyünün tüm karakteristik özelliklerini taşıyan ve plajlarıyla ünlü Maslinica, konaklama ve yeme-içme olarak en zengin kasaba Stomorska adada ziyaret edeceğiniz yerler.
Pantelleria, İtalya
Tunus, Malta ve Sicilya adaları arasında konumlanan Pantelleria, çok kültürlü yerlerden hoşlanıyorsanız size zengin görüntüler ve hikayeler anlatacak. İtalya’nın gizli adaları arasında yer alan Pantelleria Akdeniz’in en az bilinen tatil yerlerinden biri. Tilda Swinton ve Ralph Fiennes’in başrollerinde oynadığı A Bigger Splash filminden aşina olduğumuz ada son yıllarda Giorgio Armani’nin villası ile konuşuluyor. Bakir olmasındaki başlıca sebep hiç kuşkusuz kayalık yapısı nedeniyle adanın hiçbir plajının bulunmaması. Ama bu kristal sulara dalmanız için engel değil! Adada kendinizi serin sulara atacağınız noktaları bol bol keşfedebilirsiniz.
Ile de Bendor, Fransa
Marsilya’dan 1 saat uzaklıkta, Bandol kasabasından 5 dakikalık bir tekne yolculuğu uzaklığındaki Ile de Bandor’un hikayesi diğer adalardan oldukça farklı. Fransa’nın en küçük ve sevimli adası aslında bir insan başyapıtı. 1950’li yıllarda Paul Richard tarafından satın alınan adada gördüğünüz her şey bu satın almadan sonra inşa edilmiş. Çorak bir adadan sahil yürüyüş yolları, yemyeşil bahçeleri ve renkli evleri ile bir Akdeniz bahçesine dönüştüren Richard bununla da yetinmeyip adayı bir sanat mabedine dönüştürmüş. Atölye çalışmaları, sergiler ve sanat dükkanlarıyla zenginleşen ada bugüne kadar ressam Salvador Dalí, oyuncu Melina Mercouri, dansçı ve aktivist Josephine Baker ve Jean-Paul Belmondo’yu da kendine aşık etmeyi başarmış.
Kea, Yunanistan
Atina’dan direkt feribot ulaşımı olmaması sebebiyle uzun yıllar hem turistlerin hem de Atinalıların görmezden geldiği Kea günümüzde ise yatların ve Atina jet sosyetesinin radarında. Atina’nın güneyindeki Lavrion Köyü’nden ulaşım sağlanan Kea, Kiklad Takımadalarının bir parçası. Ulaşım zorluğu sayesinde doğallığını ve kendine özgü bakir yaşamını koruyan Kea geleneksel Kiklad mimarisinin tüm izlerini taşıyor. Araçların giremediği ana kasaba Ioulida, liman şehri Korissia yaşantısı ve mimarisiyle tam da kartpostallardaki gibi.
Vis, Hırvatistan
Split’ten 1,5 – 2 saat süren deniz yolculuğu ile ulaşabileceğiniz Vis Adası ünlü Hvar adasının arkasında, Adriyatik Denizi’nin nimetlerinden yararlanan adreslerden. “Capri kadar güzel” benzetmeleri yapılan Vis, Akdeniz’e özgü güzelliği, zeytin ağaçları ve üzüm bağları, antik kalıntıları ve ıssız kumsallarına rağmen turist radarında olmamasıyla bakir yapısını koruyor. Daha çok İtalyan ve Avusturyalı yat sahiplerinin demirlediği Vis yaz aylarında kalabalıktan kaçmak için harika.
Ikaria, Yunanistan
Adını, Yunan mitolojisinin önemli figürlerinden biri olan İkarus’tan alan Ikaria Adası, Samos’un hemen yanı başında yer alıyor. Kuşadası’ndan Samos aktarmalı ulaşabileceğiniz İkaria Adası için “insanın ömrünü uzatan ada” benzetmesi pek de haksız sayılmaz. National Geographic’te yayınlanan bir araştırmada, dünyanın en uzun yaşayan insanlarının yaşadığı yerlerden biri olarak açıklanan ada fazla turistik olmadığı için de sakinliği şehir insanını cezbediyor. Radyumlu kaplıcaları, Fanari bölgesindeki muhteşem doğa manzaraları ve sayısız plaj ve koylarıyla gezilecekler listesine eklenmeli.
l’Ile de Porquerolles, Fransa
St Tropez’in çılgınlığından sadece bir taş atımı kadar uzak olan Ile de Porquerolles sanıyoruz bu yüzden çok seviliyor. Hem Cote d’Azur şaşasını yaşamak hem de arada kendinize nefes alacak bir mola yeri arıyorsanız ışıltılı Güney Fransa’daki sığınağınızı buldunuz demektir! Iles d’Hyères olarak bilinen üç adadan oluşan kümenin en büyüğü ve en gelişmişi olan Porquerolles korunan doğal güzellikleriyle büyülüyor. İncir ağaçlarının gölgesinde yürümek, turkuaz mavi sularında yüzmek ve cennet gibi görünen adayı keşfetmek sizin elinizde.
Salina, İtalya
Oscar ödüllü, 1994 yapımı Il Positano’yu izlediyseniz şuan bahsedeceğimiz ada kulağınıza aşina gelebilir. Sicilya Adası’na bağlı Aeolian takımadalarının tartışmasız en çekici adası Salina… Giorgio Armani, Domenico Dolce ve Stefano Gabbana’nın evlerinin bulunduğu Salina komşusu Panarea Adası gibi lüks yatların uğrak yeri olmaması sayesinde daha bakir ve çekici. Sarp dağları, zeytin ve limon bahçeleri, incir ağaçları, üzüm bağları ve küçük köyleriyle bir romanın sayfalarında geziyormuşsunuz gibi hissettiriyor.
Saaremaa, Estonya
Adını pek de fazla duymadığımız Saaremaa Adası için önce coğrafik bir giriş yapalım. Baltık Denizi’ni Riga Körfezi’nden ayıran takımadalarının en büyük adası olan Saaremaa doğal güzelliği ve ilginç tarihiyle hem lokallerin hem de turistlerin oldukça ilgisini çekiyor. Otantik Estonya deneyimi benzetmeleriyle merak uyandıran Saaremaa göletle çevrili, yeşillikler içerisinde yükselen kalesi, balıkçı köyü ruhu ve düzenli yapılaşmasıyla adeta tablo gibi.
Tresco – Scilly Adaları, İngiltere
Tarihin en uzun savaşı “Üç Yüz Otuz Beş Yıl Savaşı” olarak tarih sayfalarında adına rastladığımız Scilly Adaları, İngiltere’ye bağlı bir takımada aslında. Takımadanın ikinci büyük adası Tresco ise aslında yarı tropikal iklimiyle bir hazine. Londra’ya çok da uzak olmamasına rağmen “başka bir dünya” hissi veren Tresco dramatik kayalıkları, bronz çağdan kalma mezarlık alanları, tenha kumsalları, ıssız sokakları ve tabi ki ünlü Tresco Abbey Bahçesiyle merak uyandırıcı. Fotoğrafçı ve web tasarımcısı Shini Park’ın da dediği gibi: “Scilly Adaları İngiltere’deki hiçbir yere benzemiyor. Biraz Afrika, biraz Karayipler barındırıyor, ancak bunların hepsi oldukça İngiliz bir atmosferin içinde toplanmış.”
Size özel seyahat programları hakkında detaylı bilgi almak için:
travel@julesverne.com.tr
0212 266 6363 – 118