Dünya’nın Başka Hiçbir Yerine Benzemeyen Ülkesi
Seyahat tutkusunu mesleği ile birleştiren Jules Verne Business Mice Travel kurucu ortağı ve genel müdürü Ayşe Yağcı, 25 yılı aşkın süredir dünyayı gezerken biriktirdiği eşsiz anıları seyahat severlerle paylaşıyor. Hiç bitmeyen seyahat merakını, O’nu en çok etkileyen destinasyonları, unutamadığı deneyimleri, başına gelen ilginç olayları anlatıyor. Yazı dizimiz Hindistan ile devam ediyor.
Yeni normale geçiş için her alanda çalışmalar başladı. Türk Hava Yolları başta olmak üzere birçok havayolu uçuşlarına kademeli olarak başlıyor. Türk Hava Yolları’nın iç hat uçuşlar için başlangıç tarihi 04 Haziran ve dış hatlar için 10 Haziran olarak açıklandı. Gidilecek ülkenin karşılama şartları çok önemli olduğu için ülkelerarası yoğun bir görüşme trafiği de devam ediyor. Önümüzdeki hafta, yeni destinasyonumu yazdığım sıralarda uçuşlarla ilgili her şey daha net olacak.
Bugün sizi üzerinde çok konuşulan ülke; Hindistan’a götüreceğim. Hindistan çok büyük bir ülke, sizinle paylaşacağım rotada ise Rajasthan Bölgesi var. Güney Hindistan, Hindistan’da Kaplan Safari, Asramlarda Meditasyon gibi özel programlar Hindistan’ın farklı yönlerini ortaya koyan programlar. Hindistan’a gidenlerin büyük bir bölümü tekrar gidiyor ülkeye.
Yemekler ve temizlik durumu anlatıldığı gibi değil – olumlu anlamda söylüyorum – tabii biraz bakış açısı ile de ilgili. Özellikle iyi otellerde kalındığı ve iyi bir acente ile seyahat edildiği zaman bu konular sorun olarak karşınıza kesinlikle çıkmıyor.
Ama bazen yollarda ya da yerel halkla iç içe olan alanlarda onların yaşam biçimi olarak karşımıza çıkan görüntüler hoşunuza gitmeyebilir. Bu tip yerlerde çok detaya bakmamak lazım. Bütünsel olarak bakarsam Hindistan’ın sundukları arasında bu durumlar göz ardı edilebilecek bir kısım diye düşünüyorum.
Seyahat programım nasıl?
Bu seyahati 2019 yılında Hindistan’ın en önemli festivallerinden olan Holi Festivali – baharın gelişini kutlama – döneminde yaptım. Aynı zamanda renkler festivali olarak da biliniyor. Kış mevsiminin son dolunayında olduğu için günler değişse de genel olarak festivale Mart başı kutlanıyor diyebiliriz. Biz programımızı Holi günü Udaipur’da olacak şekilde düzenledik.
Rotamız: Delhi – Varanasi – Jaipur – Udaipur
Delhi’den başlayalım…
Türk Hava Yolları’nın aktarmasız uçuşu ile Delhi’ye gittik, sabah 05:00 gibi varıştan sonra tekrar iç hat aktarma ile bir yere gitmek yerine Delhi’de bir gece kalmak çok daha iyi oldu. Imperial Otel’in bahçesinde güzel bir kahvaltıdan sonra Delhi turumuza başladık.
Hotel Imperial koloniyel tarzda, geleneksel dekorla zenginleştirilmiş, güzel bir bahçesi olan şık bir otel. Akşam yemeğini otelin içinde yer alan Spice Route Restaurant’da yedik ve çok memnun kaldık.
Şehir gezisinde sabah Old Delhi, Jama Mosque ve sonrasında rickshaw ile yapılan gezi yeterliydi. Rickshaw bir bisiklet türü aslında, arkasında iki kişilik oturma koltuğu var; Hintliler daracık sokaklarda büyük bir beceri ile kullanıyor.
Delhi’de trafik berbat, sorun kimsenin trafik kuralına uymaması. Her an kaza olur diyorsun ama bu duruma göre az kaza gördük bile diyebilirim. Devamlı korna çalınıyor ama kızgınlıkla değil sadece kendilerini belli etmek için.
Bu karmaşa, rengârenk giysili kadınlar, erkekler, çocuklar, havadaki hafif baharat kokusu bile ilk günden farklı bir yerdeyim dedirtiyor. Hareketli geçen sabah saatlerinden sonra öğle yemeğimizi Veda Restaurant’da, Hint lezzetleri eşliğinde aldık. Burada siparişler paylaşımlı tabaklar olarak veriliyor. Porsiyonlar büyük ve istediğiniz kadar az baharatlı deyin, her şey çok baharatlı geliyor ve mutlu son: her yemek çok lezzetli!
Öğleden sonra Humayun’s Tomb’a gittik. Gerek mimarisi gerekse bahçeleriyle son derece güzeldi.
İkinci durak Varanasi…
Varanasi için bir gecelik ve uçağa alacağımız küçük çantalarımız dışındaki eşyaları otobüsümüze koyduk ve diğer eşyalarımızı taşıyan araç Jaipur için yola çıktı. Biz ufak çantalarımız ile rahatça Varanasi’ye gittik. İç hatlar da uçaklar konforlu. Havaalanları kalabalık ama kapalı kafe imkanları var. Valiz olmayınca daha rahat, çünkü kontuarda işlemler uzun sürüyor. En kolay metot bagaj olmadan seyahat ve önceden uçuş kartlarının basılmış olması.
Varanasi bu rotanın en farklı noktası. Ganj nehri kenarında yükselen eskiden bir saray olan otelimiz Brijrama Palace’a nehirden tekne ile giderken çok etkileyici manzaralar var. Nehre inen merdivenler (ghat) üzerinde yükselen eski, yer yer harabe yapılar… Nehir kenarında ibadet edenler, ölü yakma alanlarından yükselen dumanlar, koşan çocuklar… Çok büyük bir tiyatro setinin içinden geçiyor hissini veriyor hepsi birlikte.
Varanasi diğer adıyla Benares Tanrı Sıva Vishwanat’in (Varanasi’nin koruyucu Tanrısı, aynı zamanda yıkım tanrısı) şehri olarak bilinir. Hinduizm’in en kutsal yerlerinden biridir ve her yıl milyonlarca Hindu ibadet için ya da ölmek için buraya geliyor. Hindular öldükten sonra doğuşa inanıyorlar ve inançlarına göre sonsuz ölüm ancak Varanasi’de ölüp, yakıldıktan sonra küllerin Ganj ‘a atılması ile gerçekleşiyor. Varanasi’de ölümü bekleyenler için kalınacak binalar göze çarpıyor. Ayrıca, Ganj nehrinde yıkanmanın tüm günahlardan, kötü ruhlardan arındırdığına inanılıyor.
Ghatlara bölünmüş nehir kenarındaki yürüyüş sırasında ölü yakma töreni görülebiliyor; anlamak güç ilk bakışta dehşet verici. Bunu yaşayanlar için çok doğal bir süreç olduğunu ve kültürlerinin, inançlarının bir parçası olduğunu düşününce dehşet duygusu azalıyor.
Yürüyüş esnasında yüzleri beyaz boyalı yaşlı Sadhu’ları görüyoruz, turist görünce hemen fotoğraf hazırlığına giriyorlar, para vermenizi bekliyorlar aksi durumda alıyorsunuz lanetli duayı.
Varanasi ‘de görülmesi gereken ikinci tören ise Aarti. Kutsal Ganj ve tanrılar onuruna yapılıyor. Kutsal Ganj programının bir parçası, her akşam yapılıyor ve Budist rahipler yönetiyor. Dua, müzik, ateş dansından oluşuyor. Önde yer bulmak çok zor, yer ayırtmak gibi bir şey yok ama becerikli rehberler bir çözüm buluyor. Uzun bir tören ve ilk bir saatine katılmak yeterli diye düşünüyorum.
Ertesi sabah gün doğumunda Ganj’da tekne gezisi var o yüzden otele erken dönmek iyi oluyor. Otelde yemekler vejetaryen; her şey tertemiz ve leziz. Otelin terasında son kahveler içilirken Aarti töreninin son kısmından gelen melodi bol köpek havlamaları ile karışıyor. Çok büyük bir tiyatro sahnesinin içinden geçerek bir gün yaşamak anılarda çok geniş yer bırakıyor.
İstikamet Jaipur…
Pembe Şehir (Pink City) Jaipur, Rajasthan eyaletinin başkenti ve Varanasi ‘den sonra insanın içini açıyor. 1853 yılında İngiltere Kraliyet Ailesinin ziyareti onuruna pembe renge boyanmış ve o günden sonra Pembe Şehir olarak adı kalmış.
Kaldığımız Rambagh Palace Oteli sadece bir otel değil aynı zamanda Jaipur’un simgelerinden. Delhi’den araca koyduğumuz bavullarımız ile buluşuyoruz ve odalarda bir sürpriz bizi bekliyor. Sarilerimiz hazır.
Giymek için otel görevlilerinden yardım alıyoruz, onlar bir paket çengelli iğne ile beş dakikada yaptılar. Sarı giyince ağır ağır salınarak yürümek gerekiyormuş biz de bu geleneği yerine getiriyoruz tabi… Akşam yemeğimizi otelin Hint restoranında yedik ve çok memnun kaldık.
Jaipur’da Neler Görelim?
City Palace, Hawa Mahal , Jantar Mantar Gözlemevi , Baharat Çarşısı , Amber kalesi ve Jaipur sokakları… City Palace (Şehir Sarayı) , Hawa mahal (Rüzgarlar Sarayı) ve Jantar Mantar Gözlemevi zaten yan yana.
Hawa Mahal çok ilginç bir bina. Şehrin ana caddesine bakıyor ve tüm cephede 953 adet ufak pencere balkon var, işlemeler ile kapatılmış. Dışardan içerisi görülmüyor.
Moğollar zamanında saraydaki kadınların caddeyi seyretmesi, törenleri izlemesi için yaptırılmış. Sarayın diğer tarafında ise Observatory (Gözlemevi) var. Çok ilgimi çeken bir yer olacağını düşünmemiştim ama yanılmışım. Burçlara göre yıldız haritalarını anlatan, ay/güneş/yıldızları inceleyen çok ilginç bir alan. Açık alanda aralıklarla yerleştirilmiş birçok cihaz var. Rehberli gezmek şart, tek başınıza bu detayları anlamanız mümkün değil.
Bir sonraki durağımız Amber Kalesi. Şehrin biraz dışında bir tepede yer alıyor. İç içe geçmeli birçok oda var, odalarda kullanılan renkli cam, mermerler çok etkileyici. Kalenin orta avlusunda ufak bir dans gösterisine denk geldik, çok güzeldi. Eskiden fillerle ve ciplerle çıkılan Amber Kalesi’ne artık sadece ciplerle çıkılıyor.
Jaipur’un çarşısı çok renkli. Baharatçılar, kumaşçılar, renkler, masa örtüleri, yastıklar, elbiseler, bol miktarda bilezik, kolye… Her yerde feci pazarlık var. Eğlenceli bir yer.
Jaipur aynı zamanda mücevher merkezi. Değerli taşları geleneksel işçilikle (Kundan Meele ) birleştirerek şahane sonuçlar alıyorlar. Gems Palace ve Amrapalı en önemli markalar. Oldukça pahalı ama uygun fiyatlı seçenekler de çarşıda farklı dükkânlarda bulunuyor. Akşamüstü alışveriş yorgunluğunu atmak için Narain Niwas Palace otelinin yanında bulunan Bar Palladio’ya gidiyoruz. Bu defa mavinin en canlı renkleri ile bezenmiş bir atmosfer bizi bekliyor. Burada Hot Pink isimli bir butik var, orada da Hint tarzı ama modern uygulamalı giysiler satılıyor.
Jaipur gezi programı oteli, yemekleri ile çok doyurucu, keyifli bir yer. Biz iki gece kaldık ama üç gün daha iyi olurdu.
Ve son durak Udaipur… Bekle Bizi Holi Festivali!
Haftaya Holi Festivali anılarıyla yine burada görüşmek üzere…
“Ayşe Yağcı İz Bırakan Rotalar” Serisi
Doğanın sahibi olmadığımızı, sadece birer misafir olduğumuzu hatırlatan Güney Afrika Safari yazımı okumak isterseniz buradan ulaşabilirsiniz.