İtalya gerçekten büyülü bir ülke. Hayattan tat almayı bilen İtalyanlardan mı bahsetmeli yoksa her bölgesinde sizi kendine hayran bırakacak güzelliklerine yüzyıllardır sahip çıkmalarından mı?
Özellikle Toskana… Her seyahat severin rüyalarını süsleyen İtalya’nın gerçeküstü güzelliklere sahip bölgesi Toskana’yı gezmek için elbette tek bir seyahat yeterli değil. Hele bir de gerçek bir Toskana deneyimi yaşamak, kuşların sesiyle güne uyanmak ve yıldızların altında uykuya dalmak istiyorsanız bu toprakların ruhunu yansıtan bir yerde konaklamanız kaçınılmaz!
Tam da bu düşüncelere dalmışken Floransa ve Pisa’nın ortasında bir vahayı keşfettik. Gösterişten uzak, doğal bir yaşam içerisine yer alan House in Tuscany geleneksel iki binası ve 3 dairesiyle seyahat severleri ağırlıyor.
Kendinizi Toskana’ya ait hissetmek istiyorsanız ve burada kaldığınız sürece kendi eviniz olmasını arzuluyorsanız House in Tuscany size kucak açmaya hazır. Ana binadaki dairelerden birinde bu mülkün sahiplerinin yaşadığını düşünürsek aile sıcaklığından mahrum kalmayacağınızı da söyleyebiliriz.
Montecatini ve Monsummano kasabalarına kısa bir mesafede yer alan House in Tuscany, Cerbaie Tabiat Parkı’nda konumlanıyor. Padule di Fucecchio Parkı manzaralarıyla ödüllendirilen bu sıcak Toskana mülkünün daireleri ise tüm ihtiyaçlarınızı karşılayacak donanımda ve ev konforunuzu sağlayacak detaylarla dekore edilmiş. Özellikle uzun bir seyahat planlıyorsanız bu ev rahatlığını tercih edebilirsiniz.
2 binadan oluşan House in Tuscany, 4 hektarlık bir yeşil alan içerisinde yer alıyor. Doğa manzaralı yüzme havuzu, ormana açılan yürüyüş yolları ile özellikle yürüyüşçüler ve dağ bisikleti meraklıları için harika bir ortam sunuyor.
Ana binada 2, ek binada 1 adet daire bulunuyor. Ana binadaki dairenin bir tanesinde ise mülkün sahibi olan tatlı çift yaşıyor.
Ana binadaki “L’Airone” 2 katlı ve tam bir ev konforu sunan özelliklere sahip. Antika eşyaların da yer aldığı geniş odaları, tüm ekipmanlara sahip mutfağı, geniş oturma salonu sayesinde ihtiyacınız olacak her detayın sizin adınıza düşünüldüğünü göreceksiniz.
Ek binada yer alan “Il Germano” ise tesisin tam kalbinde yer alıyor. Yatak odaları, oturma odası, donanımlı mutfağı ile ev rahatlığını yaşatıyor.
Peki, House in Tuscany’de kaldığınızda nasıl bir rota izlemelisiniz?
İşte bizim önerilerimiz:
Vinci: İtalyan Rönesans’ının en büyük dehasının doğum yeri olan Vinci kasabası adını elbette Leonardo da Vinci’den alıyor. 25 dakika mesafedeki bu 15.000 nüfuslu kasaba kültürle iç içe bir gün geçirmek için harika bir alternatif. Yeşil Montalbano tepelerinde yer alan kasabada Vinci’nin hayatına dair birçok bilgi ve anıya rastlayacaksınız.
Pisa: Evinizden 45-50 dakikalık bir araç yolculuğu ile ulaşabileceğiniz Pisa… Her ne kadar kendisini eğik kulesi Torre di Pisa ile tanıyor olsak da, kulenin çevresindeki turistik kalabalığı geçtiğinizde sizi çok daha fazlası bekliyor. 11. yüzyıldan 14. yüzyıla kadar Akdeniz’in önemli liman merkezlerinden biri olan Pisa’nın lokal restoranları, tarihi yapıları günübirlik gezi için ideal.
Floransa: Yaklaşık 1 saat 10 dakika süren bir yolculuk sonrası dünyanın en görkemli şehirlerinden biri olan Floransa’dasınız. Şehrin tamamını bir müze gibi görüp, her sokağını en ince detayına kadar incelemek isteyeceğinizi biliyoruz. Rönesans’ın ihtişamını yaşatan şehir sanat galerileri, müzeleri, Arno kıyısındaki romantik yürüyüş yolu, şık butikleri, lezzetleriyle dudak uçuklatan restoranları ve kafeleriyle mimariden gastronomiye, tasarımdan alışverişe gerçek bir cennet.
Forte dei Marmi: Toskana’ya yaz aylarında gidiyorsanız tarih, doğa ve sanat keşfinize bir de deniz sefası eklemek istemeniz çok doğal. Bunun için Toskana’nın yaz aylarında cıvıl cıvıl olan sahil beldesi Forte dei Marmi’ye gitmenizi öneririz. Arabayla 1 saatte gidebileceğiniz Forte dei Marmi renkli şemsiye ve şezlongların yayıldığı upuzun sahiliyle gökkuşağını andırıyor. 19.yüzyılda zengin ve soylu İtalyan ailelerin yaz aylarını geçirmeye başlamasıyla kaderi değişen kasaba günümüzde ise sofistike gezginlerin vazgeçemediği stil sahibi bir sahil kasabası.
San Gimignano: 1 saat 10 dakikalık keyifli bir manzara sonrası ulaştığınız San Gimignano, tarihin içinde yürüyormuşsunuz gibi bir his uyandırıyor. Yüzlerce yıllık binaların ve sokakların arasında dolaşırken zamanı unutup, geçmişin büyüsüne kapılacağınızı ekleyelim. 1990 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınan kasaba, Orta Çağ’ın büyüsünü yaşatmaya devam ediyor. Tarihi kuleleriyle “Orta Çağ’ın Manhattan’ı” olarak bilinen San Gimignano yüksek sezonda yoğun ziyaretçi ağırlasa da güzelliğinden bir şey kaybetmiyor.
Siena: Toskana’nın ikinci gözde şehri Siena, gösterişli binaları ve sanatsal hazineleri ile Floransa’yla yarışıyor. Toskana’nın en çarpıcı mimari ve tarihi manzaralarını bulacağınız Siena samimiyeti, enerjisi ile tam da İtalyan ruhuna yakışan bir karaktere sahip. 17 bölgeye ayrılan şehrin her bölgesi kendine has dokular taşıyor. Güçlü bir kimliği olan Siena sakladığı tarihi hazineleriyle sizde de derin izler bırakacak. Yaklaşık 1 saat 35 dakikalık bir yolculukla bu güzel Orta Çağ şehrine gidebilirsiniz.
Size Özel Seyahat Programı ve Rezervasyon için:
travel@julesverne.com.tr
0212 266 6363 – 179